10 kez oynasalar 10’unu da G.Saray kazanırdı - Uğur Meleke |
Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Galatasaray, Fenerbahçe’yi bu sezon iki kere yendi. Lâkin 10 kez oynasalar, 10 kez de yenebilirdi bu görüntüye bakılırsa!
Dün neredeyse tüm ikili mücadeleleri kazandılar, bütün sahipsiz toplarda Galatasaraylılar vardı. Galatasaray bu sezon adeta bir mantalite canavarı. Ve şimdiden beni 25 Temmuz’da başlayacak Şampiyonlar Ligi ön elemeleri için umutlandırıyorlar.
Dün Fenerbahçe’nin lig ikinciliğini garantilemek için 1 puana ihtiyacı varken, Galatasaraylılar’sa yalnızca tatil için gün sayarken sarı kırmızılıların olağanüstü iştahlı olmaları, her topu ısırmaları herhalde Okan Buruk için çok büyük bir gurur kaynağıdır. Bu kadar starı olan bir takımda böyle ciddi bir rekabet yaratması inanılmaz.
Şampiyonluğun bir numaralı mimarı Okan Hoca’ya gönülden tebrikler. İnanıyorum ki Şampiyonlar Ligi’ne de çok yakışacak. (Hürriyet)
Sanki şampiyonluk bu maça bağlıymış gibi hırslı oynadı - Fırat Aydınus |
Okan Buruk rotasyonlu bir kadroyla derbiye çıktı. Orta sahada Oliveira’nın yerine Berkan’ın oynaması, Fenerbahçe ataklarına karşı Torreira’yı bu bölgede yalnız bırakmama düşüncesinin ürünüydü. Jorge Jesus ise tam tersine orta sahada tüm yükü Arao’ya bindirmişti. Şampiyon takımı yenme amaçlı bir ilk 11 seçmişti.
Açık söylemek gerekirse Galatasaray’ın oyunu ve oyuncuları ile Fenerbahçe’nin oyunu ve oyuncuları arasında gömlek ve sıklet farkı var. Sanki Fenerbahçe şampiyon gelmiş, Galatasaray prestij için oynuyor gibiydi!
79. dakikada harika bir gol atan Zaniolo, gerek golleri ve gerekse Luan Peres’in atılmasındaki rolüyle bu maçın adamı oldu. Galatasaray, adeta kazanırsa şampiyon olacakmış gibi oynadı ve aldığı görkemli galibiyetle taraftarlarını bir kez daha mest etti. Bu arada bir tebrik de Jesus’a! Bu mağlubiyetle Suudi Arabistan biletini kaptı... (Hürriyet)
Kapak oldu! - Ercan Güven |
Galatasaray, uzun ve kusursuz bir “galibiyet söylevi” ile öne fırladığı “kekeme sezonda”, kendisini, yönetimini, teknik direktörünü kanıtlamış, Fenerbahçe’ye karşı yapacağı şampiyonluk törenine limon sıkılsın istemiyordu. Ezeli rakibini iyice ezmek peşindeydi.
Fenerbahçe ise dokuzuncu cildi basılmak üzere olan “kahır romanına” hiç olmazsa bir mutlu anektod eklemek özlemindeydi. Kolay değildi… İlk defa şampiyonluğu avuçları arasında hissedip, ona inanıp, inandırdıktan sonra rakibin kutlamasına dekor olmak, reddedilmiş damat adayı hüviyetiyle katıldığı düğüne hediye olarak “lig ikinciliğini” de bırakıp gitmek. Aynen öyle oldu. Hatta daha fazlası.
Futbol ölüm-kalım meselesi değildi, kazanımlar ve kayıplar geçiciydi, spordu, centilmenlikti hepsi tamam da… Dün topun yerinde “onur” vardı. Ve maç “Fenerbahçe’nin onuruyla oynanan” bir derbi olarak tarihe geçti. Dokuz sezonluk “kupasız kahır romanına” kapak oldu. (Milliyet)
Şampiyon destan yazıyor - Osman Şenher |
50 bin taraftar, müthiş atmosfer... Futbolcular, Fenerbahçe gibi büyük bir takım karşısında galip gelerek sezonu kapamak istiyorlar, bunun bilincindeler. Ve belki de bu sezonun en rahat galibiyetini aldılar. Bütün futbolcular neleri varsa sahaya koydular. Sahanın her yerinde rakiplerine baskı, pres yaptılar.
Okan hoca Arda Güler’in üzerine Berkan’ı oynatarak Fenerbahçe’nin bütün pas trafiğini kesti. Hatta şöyle diyebiliriz, maçın tamamında sarı-kırmızılı kaleye çektikleri tek şut yok.
Zaniolo demek ki buymuş. Oyundan hiç düşmedi, iki gol attı, bütün yeteneklerini gücünü sahaya koydu, dün geceki büyük şovun en büyük ortağı oldu. Icardi ayrı bir olay. Hem büyük topçu hem de büyük şovmen. Bu sezon ilk defa o tribünleri nasıl coşturduğunu gördüm. Bütün stat hep bir ağızdan ‘Aşkın olayım’ şarkısını söylüyorlar. Arjantinli golcü de ellerini havaya kaldırıp, önce tanrıya şükrediyor sonra taraftara teşekkür ediyor.
Sonuçta bu takım yönetimiyle, teknik kadrosuyla, futbolcularıyla ve on ikinci adamı olan taraftarıyla şampiyonluğu analarının ak sütü gibi hak etti. (Milliyet)
Jesus’un eseri! - Gürcan Bilgiç |
Lideriniz kadar ilerlersiniz demişler. Teknik direktörünüz, "Galatasaray maçını değil, kupa finalini bekliyoruz" dedikten sonra, sahadaki oyunculardan farklı şeyler beklemek beyhudeydi aslında.
Maç sonunda muhtemelen skoru Peres'in gördüğü kırmızı karta ve 10 kişi kalmalarına bağlayacaktır "yaşlı kurt"… Değil öyle; sen beceremedin, akıl edemedin, üretemedin, aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekledin.
Sonuçta her şey Jesus'un istediği gibi gelişiyor, önemsiz Galatasaray maçı kaybedildi, kupa finali son hedef haline geldi. Ne zaman ki "vazgeçersin, o zaman kaybedersin"… Doğru bir hoca ile Süper Kupa maçıdır asıl olan artık. Jesus olmadan elbette… (Sabah)